7 Aralık 2009 Pazartesi

"Bela insanın diline bağlıdır. Bir kimse bir şeyi ‘yapmam’ dedi mi, şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır."



Hz.Muhammed(S.A.V)

1 Aralık 2009 Salı

Özgürlük...


KİMSEYİ AYIPLAMA!

Kim bir kardeşini, bir günah sebebi ile ayıplarsa, o günahı işlemedikçe o kimse ölmez." Hz.Muhammed

Hamdun Kassar -kuddise sirruh- buyurur:


"Düşe kalka giden bir sarhoş gördüğünde dikkatli ol, sakın onu kınama! İhtimâl ki, sen de aynı belâ ile müptelâ olabilirsin!"

SÖZÜN ÖZÜ:
Tasavvufî anlayışta; irşadda merhamet ve şefkat vardır; ayıplamak, hor görmek ve muhâtabı rencide etmek yoktur. Zîrâ Cenâb-ı Hak kulunun, kudretinden bir sır olduğunu beyân buyurmaktadır. Bu sebeple günâhkâra bakış tarzı olarak, çamura düşmüş bir cevheri zâil olmaktan kurtarma düşüncesi asıldır... Hor görmek ise, zâyi olan cevheri ikinci kez zâyî etmektir! Bu bakımdan Cenâb-ı Hak kulların bu hatâya düşmemeleri için âyet-i kerîmede:

"Ey müminler! Bir topluluk, diğer bir toplulukla alay etmesin; olur ki (onlar) kendilerinden daha hayırlı olabilirler! Birtakım kadınlar da (başka) kadınlarla (alay etmesinler!). Belki (onlar da) kendilerinden daha hayırlıdırlar..." (el-Hucurât, 11) buyurmuş ve kulların günâhlarını mîzân etmeyi kendine münhasır kılarak insanlara bu dâirenin içine girmelerini yasaklamıştır.

Diğer taraftan başkalarını ayıplayıp duran ve hor hakîr görenlerin de aynı cürüm ve hatâ çukuruna düştükleri çoğu zaman müşâhede edilmiş ve bu durum:

"Gülme komşuna gelir başına!" şeklinde bir darb-ı mesel hâline gelmiştir.

17 Aralık 2009 Perşembe günü Hz.Mevlâna'nın 736.Vuslat Yıldönümü Uluslararası İstanbul'da Anma Törenleri"ne davetiyeler çıkmıştır.

30 Kasım 2009 Pazartesi

Hz.Mevlana

Benden ayrılma demedim mi?

Demedim mi sana, gitme oraya;
seni tanıyan, bilen benim ancak;
şu yokluk serabında yaşayış kaynağı benim ancak.
Kızsan da, bin yıllık yola gitsen de
sonunda gene bana gelirsin; varacağın yer benim ancak.
Demedim mi sana, dünya hallerine, dünya şekillerine râzı olma;
senin râzı olacağın otağın, şekillerini düzen benim ancak.
Demedim mi sana deniz benim, sen bir balıksın;
karaya, kuruluğa gitme; arı duru denizin benim ancak.
Demedim mi sana, kuşlar gibi tuzağa gitme;
gel, kanatlarına uçuş gücünü veren benim ancak.
Demedim mi sana yol kesenler var, seni soğuturlar;
buz gibi ederler; havandaki ateş de benim, ıssılık da benim ancak.
Demedim mi sana, kötü huylar verirler sana;
beni kaybedersin; halbuki senin arı duru kaynağın benim ancak.
Demedim mi sana; “kulun işi gücü hangi sebeple düzene girer acaba?” deme;
sebepsiz, cihetsiz yaratıcı benim ancak.
Gönlünde bir ışık varsa bil bakalım, nerede evinin yolu;
ilâhi huyluysan eğer, bil ki ev sahibin benim ancak.